12 Eylül 2013 Perşembe

Dünü,Bugüne Etkisi ve Geleceğe Yansımasıyla "12 EYLÜL"



  Nasıl ki insan vücudu aldığı bir darbeye reaksiyon gösterirse ülkelerde uğradıkları darbelere  reaksiyon gösterir. Orta Asya’dan beri ataerkil savaşçı bir toplum yapısıyla gelişen genlerimiz geçmişten miras kalan savaşçı devlet lideri özelliğiyle tüm yönetim birimleriyle askerliğin gölgesinde kalmıştır. Çok uzağa gitmeden yakın tarihimize bir göz attığımızda Bâb-ı Âli’den günümüze askerin gölgesinde gelişen demokrasi, çoğu kardeş kavgasını öne sürerek devlet varlığının varisi askerlerce pek çok kez müdahaleye uğramıştır. Madem bugün 12Eylül, darbenin gerekçelerini, getirdiklerini ve daha çok götürdüklerini en önemlisi günümüzde dahi egemenliğini sürdüren 82 anayasasını benim penceremden sizlere yansıtmaya çalışayım.

 1980 yılı sonbaharından önceye yani 1979 aralığına dönüp baktığımızda güvenoyu almış Demirel hükümetini görürüz. Aynı yıl içerisinde dünyada İran’da Humeyni’nin başa gelmesi, Sovyetlerin Afganistan’ı işgali Türkiye’nin stratejik önemini daha da arttırmıştı.1980 yılına gelindiğinde ise cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidar ve muhalefetin bir türlü uzlaşamaması, ülkenin en önemli konumunda geçici bir ismin olması ve 115 turluk oylamaya rağmen hala bir uzlaşının çıkmaması ülke gündemini uzun süre meşgul eden bir diğer olaydı.

12 Eylül sabahı genelkurmay başkanı Kenan Evren ve dört kuvvet komutanı emir komuta zinciri içinde Türk milleti adına yönetime el koyduklarını açıkladılar. Gerekçe yine kardeş kavgası idi. Yeni yeni bilinçlenmeye başlayan halk özellikle işçi sınıfı yeniden devletin istediği birey olarak şekillendirilecekti. Sendikalar kapatıldı. Siyasi parti liderleri gözetim altında tutuldu. Örgütlü örgütsüz pek çok insan hapishanelerde esir edildi. Bir yığın idam kararı alındı.Çeşitli kurumlara Türkiye’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili şikayetler geliyordu.Medeni dünya ile bağlantımız bu noktada iken Prof.Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında bir komisyon anayasayı hazırlamakla görevlendirildi.Öncelikle bir taslak hazırlandı.Hazırlanan taslak temel haklara önemli sınırlamalar getiriyor, insanı değil devleti ön planda tutuyordu.Anayasa 7Kasım 1982’de halkoyuna sunulmuş ve %91,5 gibi büyük bir oranla kabul edilmişti.Oranın bu kadar yüksek olmasında gizli baskılar, aleyhte propagandaya müsaade edilmemesi ve oy kullanılan zarfların şeffaf olması önemli rol oynamıştır. Anayasanın bugünkü yüzüne bakacak olursak o dönem dahi akademik özgürlüğü kısıtladığı düşünülen YÖK hala daha hizmet vermekte. Eğitim sistemi, ilk ve orta dereceli okullarda okutulan dersler hala tartışma konusu, %10 seçim barajı zaten temsili olan demokrasinin daha da temsili bir hal almasında söz sahibi olmaya devam etmekte. Tüm bunları göz önüne alırsak milenyumun getirdikleriyle teknoloji olağanca hızıyla ilerliyor, ve kısalan mesafelerle dünya küresel bir köy halini alıyor.Sivil toplum kuruluşları, Sendikalar, tüm kurumsal yapılaşmalar kısacası halk tüm uzuvlarıyla bir araya gelerek sorunlarını dile getirip kendi haklarını belirlemeli.Tüm toplumun katılımıyla, herkese kucak açacak sivil bir anayasa temel ihtiyaç halini aldı.Halka danışarak profesyonel ellerde yazılacak bir anayasanın geçmişi bileceği, günümüze ışık tutacağı ve geleceği göreceği inancındayım.Ancak bu inançla yazılan bir anayasa revizyona, müdahaleye gerek bırakmadan dostça, kardeşçe, barış dolu bir Türkiye tasarlayabilir.Ve güzel ülkem dünya denilen küresel köyde dönemin şartlarında refah bir yaşam sunabilir.Etkisini sürdüren 82 Anayasası tozlu raflardaki yerini alırken, milenyumun Türkiye’si bunu başaracak güce sahip olacaktır.Aydınlık yarınlar halkın ve en çokta biz gençlerin elinde şekillenecektir. Yeter ki geçmişimizi bilelim ve bildiklerimizi dillendirmekten çekinmeyelim.

KAYNAKÇA: Yakın Dönem Türk Politik Tarihi –Anı Yayıncılık